22 Şubat 2007

HÜSEYIN'IN KOLTUK DEGNEKLERI

Bir varmis, bir yokmus,

Yillar yillar önce evrenin ücra bir kösesinde, yesil bir gezegenin üst yarisinda bir yerlerde, sinirlari oldukça genis , yesil bir vatanda; bir çokmillet bir arada yasarmis. Ulus adini verdikleri bu grup; ekonomik , sosyal,politik sorunlari ve yöneticileri bir yana birakirsak genelde iyi insanlardan olusuyormus. Insanlar öz degerlerine sahip, birbirleriyle iyi geçinen ve sevecen kisilermis ; çünkü asirlardir üzerinde yasadiklari toprak parçasi o gezegende en eski medeniyetlerin yasadigi bir yermis ve bu medeniyetlerin devir daimi; çaglar boyu o topragin üzerinde yasayan kusaklara insanligin gerektirdigi olgun davranislari , hosgörüyü, sevecenligi iletmis. Insanlar çok iyiymis, sevgi ve saygi dolularmis ama buözelliklerinin yanisira tüm vatandaslarin yani hemen hemen %99 unun ortakbir özelligi varmis: koltuk degnekleri. Dogumdan ölüme kadar hemen herkeskoltuk degnekleriyle birlikte yasarmis, hatta birlikte gömülürmüs. Koltukdegneksiz bir insanin hayatinda düzgün bir sekilde yürüyemeyecegine inanilirmis. Bu töreymis, kuralmis, çocukken asilanan ve asla terkedilemeyen bir bagimlilikmis. Koltuk degneksiz yürüyen kisi yadirganir ve toplumdan dislanirmis, bu nedenle de hiç kimse neden bunlari kullandiklarini,gerçekten ihtiyaçlarinin olup olmadigini sorgulamaz, üzerinde felsefeyapmazmis.

Toplumda kabul görmek için "koltuk degnekli" oldugunu söylemek,koltuk degneklerinin insanlara kazandirdiklarindan, arti degerlerinden bahsetmek gerekirmis. Hatta yöneticiler seçim propagandalarinda bu konuya genis yer verirlermis. Söyle derlermis asagi yukari : "Sayin yurttaslarim,iste ben gördügünüz gibi koltuk degnekliyim, düzgün yürümemi bunlara borçluyum ve bu sayede sizleri en iyi sekilde yönetecegime inaniyorum."

Hangi partiden olursa olsun, bunlari söylemeyen bir yönetici aslaseçilemezmis. Toplum yöneticileri, yöneticiler de toplumu bu konuda sikitutarmis.

[Bati ülkeleri de bu olayi son derece desteklerlermis. Hatta bir"koltuk degnegi" projesi bile baslatmislar. "Koltuk degnegi" projesi ; az kalkinmis ama öz degerleri zengin olan ve Bati ülkelerince sömürülen ülkelerde yasayan insanlarin agir aksak yürümelerini, yavas ve zor hareket etmelerini saglamayi amaçliyormus. Bu sayede acizlesen insanlar, batili ülkelere her zaman muhtaç kalacakmis. Projenin amaci buymus. ]

Ne diyorduk? Evet! Koltuk degneklerine o cennet ülkede çok saygi duyulurmusve onlari imal eden ustalarin da toplumda yerleri ayriymis. Koltuk degneklerinin bu derece yaygin olmasi, koltuk degnekçilerine de statü kazandirmis. Dernekleri, vakiflari , holdingleri, bankalari , okullari,yurtlari olmus. Topluma yön veren bu degnekçiler ekonomiyi tekellerine almislar. Çünkü toplum koltuk degnegine öylesine saygi duyarmis ki , onu yapana da ayni saygiyi duymaya zorunlu sayilirmis insanlar..

Durum böyle iken, alan razi, satan razi iken, bu ülkede Hüseyin diye bir adam dogmus ve büyümüs. Daha ufacik çocukken Hüseyin'e ailesi koltuk degneklerini vermis ve onlara sahip çikmasini , hayatta düzgün yürümesini,iyi ve dogru olmasini ögütlemis. Hüseyin'in ailesi de o vatanda yasayan milyonlarca kisi gibi dogru, dürüst ve namusluymus, koltuk degnekleriyle dümdüz, dimdik, dosdogru yürüyorlarmis. Hüseyin, bu ise diger milyonlarca insan gibi kafasini yormamis. "Madem ki töre, biz de kabul eder, koltuk degneklerimizi sever ve koruruz" demis. Daha sonra farketmis ki koltuk degneklerini sevmek, koltuk degnekçilerini, imalatçilari da sevmek anlaminageliyor. Bu zorunluluk Hüseyin'e saçma gelmis, ama yine de üzerinde uzun boylu düsünüp , kafa yormamis. Asirlardan beri kurulmus, tikir tikir isleyen bir düzen varmis ve bunu sorgulamak çok saçmaymis, vakit kaybiymis. Böylece Hüseyin gençligini doya doya yasamis, zamani gelince onu basgöz etmisler.

Karisi da dogal olarak koltuk degnekliymis. Çünkü koltuk degneksiz gezmek buülkede ayipmis, herkes koltuk degneksiz kisilerin düzgün yürüyemeyecegine,namuslu ve dürüst olamayacagina inaniyormus. Tüm bu inanislara ragmen oülkede namussuz insanlar da varmis ve Hüseyin'in anlayamadigi nokta:namussuzlarin da koltuk degnekleri varmis.

O zaman Hüseyin düsünmüs:
"Bizler düzgün olmak için koltuk degnekleri kullaniyoruz. Tüm hayatimizi bunlarla geçiriyoruz, pek çok davranistan vücudumuzu mahrum ediyoruz, hizli yürüyemiyoruz, koltuk degnekleri bizi kisitlasa bile katlaniyoruz. Ama namussuz, yalanci ve düzenbazlar da bizim gibi koltuk degnegi kullaniyorlar.

Bu nasil oluyor? Yoksa biz kendi kendimizi mi kandiriyoruz?" Demis kendi

kendine. Defalarca sormus:

"Yoksa biz kendi kendimizi mi kandiriyoruz?"

"Yoksa biz kendi kendimizi mi kandiriyoruz?"

"Yoksa biz kendi kendimizi mi kandiriyoruz?"

Tabii bunlar yakici fikirlermis. Insanin aklina bir defa girdiler mi çikmazlar, beynini kemirirlermis. Koltuk degnekçileri bu tür fikirleri hosgörmezlermis. "Koltuk degneksiz bir hayat" düsünmek, düslemek; suçlarin, hatalarin en büyügüymüs.

Gel zaman, git zaman, Hüseyin'in ilk çocugu dogmus. Çocuk 6 yasina gelince koltuk degnekçisi de kapiya dikilmis. "Bayim oglunuzun koltuk degnekleri yapilacak, törenle kendisine verilecek, tüm aile hatta sülale bir araya gelecek, yenilip içilecek." Demis. Ve bu isin ne kadara mal olacagini da bildirmis, gitmis. Hüseyin'in isleri çok iyi degilmis ve bu parayi harcamak ona zul gelmis. Oturup yine düsüncelere dalmis: ""Bu koltuk degnekçileri iyi para kazaniyor olmali, doguyoruz kapimizdalar, ölüyoruz yine kapimizdalar, yok törendi, yok töreydi, her toplumsal olaydan gelirleri var. Hem de bayagi iyi bir gelir." Koltukta oturdugu için , duvara dayadigi koltuk degneklerinebakmis. Uzun uzun bakmis. Aradan saatler geçmis, Hüseyin hala koltuk degneklerine bakmaktaymis. Ailesinden kendisine iletilen o büyük saygi ve sevgi yerini yavas yavas kuskuya birakiyormus. Ama Hüseyin orada oturup sessizce koltuk degneklerine bakarken, yasadigi bu degisimin henüz farkinda degilmis. O günden sonra sik sik odasina kapanip, koltuk degneklerini duvara dayayip, onlari süzer , inceler ve düsünür olmus.

Hüseyin bir seyin daha

farkina varmis:

"Koltuk degnekleri bizim düzgün yürümemizi sagliyorsa, nedenbazi koltuk degnekçileri veya yöneticiler arasindan ülkenin en namussuzinsanlari çikiyor? Koltuk degnegi aslinda masum, onu bize karsi kullananlar suçlu!"
"Insan eli degmezse asirlar boyu , insanoglunun onu dayadigi duvardan bir milim bile kipirdayamayacak kadar aciz olan bu odun parçalarinin ne suçu olabilirdi ki? Suç onlari kendi adi planlarina alet eden insanlarda." Demis kendi kendine...Gel zaman , git zaman; vakit gelmis. Hüseyin'in oglu törenle koltuk degneklerini almis, minicik elleriyle degnekleri kavramaya çalisirken Hüseyin'in içi parçalanmis. Oysa kosup oynayan, düsse de kalkan ve dosdogru yolunda gidebilen bir çocukmus oglu. Artik kosamayacagi, aksak bir sekilde ve koltuk degnekleri izin verdigi ölçüde yürüyebilegi fikri yakiciymis, üzücüymüs. Çocugunun hareketlerini kisitlamak için üstelik avuç dolusu para gitmis. Tören 3 gün 3 gece sürmüs, 30 koyun kesilmis. Hepsini de Hüseyin yok caniyla ödemeye çalismis. Herkes eglenmis, olayi kutlamis, eglenmeyenler sadece Hüseyin ve ogluymus. Suçluluk duyan adamcagiz, oglunun hüzünlü gözlerine bakamiyormus. Töreydi, kanundu, düzendi...Karsi gelinemezmis. O günden sonra da Hüseyin odasina kapanip, koltuk degneklerini duvara dayayip düsünmeye devam etmis. Düsündükçe aklina yeni fikirler geliyormus. Öncelikle koltuk degneklerinin neden bu kadar pahali oldugunu düsünmüs. Aslinda daha ucuza mal edilebilirmis. Bu çok parlak bir fikirmis, çünkü koltuk degneklerinin yapildigi odunlar baska bir ülkeden getiriliyor, yerli agaç kullanilmiyormus. Bu da fiyati arttiriyormus, üstelik imalatçilar kendi kar paylarini ekleyince , fiyat iyiden iyiye artiyormus. Hüseyin, koltuk degneklerini, öz sermaye ile üretip ucuza getirmeyi düsünmüs önce. Sagda, solda, is yerinde ve dost ortamlarinda bu konuyu açmis insanlara. Sikça sormus:
"Agaç cenneti olan ülkemizin odunlarini kullanmak ve milli degneklerimiz yapmak varken neden baska bir ulustan bunlari alip, o ulusun servetine ve kültürüne katkida bulunuyoruz?"
"Herkes bahçesindeki agaci yontup kendine ve ailesine birer koltuk degnegi yapabilir, neden bu konudaimalatçilara muhtaciz? "

Hüseyin'in çevresinden hiç kimse bu sorulara cevap verememis. Fakat Hüseyin'in bu konusmalari koltuk degnekçilerinin kulagina gitmis ve onlari çok rahatsiz etmis. Hüseyin'i bir kenara çekip uyarmislar. "Milli agaçlardan yapilan degnekler düzgün yürümeyi saglayamiyor, mutlaka ithal olmali. Eski köye yeni adet getirme! Asirlardir böyle yapilmis ve böyle yapilacak, sen degistiremezsin, bu isten de çikarin olmadigina göre karisma, pismis asa su katma!Yoksa fena olur!" demisler. Hüseyin bu konusmalardan koltuk degnekçilerinin odunlari satin aldiklari o yabanci ülke ile çikar birliginde olduklarini anlamis. Bu karsi gelisinin kötü sonuçlar doguracagini, onu susturmak için ellerinden geleni yapacaklarini farketmis. Bunlar aslinda dogru, namuslu, dürüst insanlar degillermis, gözü dönmüs birer katilmis her biri ve yönetici-koltuk degnekçisi- odun ihracatçisi üçgeni arasinda toplumca sikisip kaldiklarini farketmis Hüseyin. "Bu üçgenin hiçbir kösesi, bu ülkedeki insanlarin dogru dürüst yürümesini umursamiyor, onlar,insanlarin koltuk degneklerine muhtaç olduklari fikrini kullanarak, bu fikri asilayarak bu sayede ceplerini doldurmak amacindalar" diye mirildanmis üzüntüyle. Gerçekle yüzlesmesi Hüseyin'i derinden etkilemis. Üstelik bu konularda fazla konustugu için toplumda yadirganmaya ve dislanmaya baslamis.

O günlerde, milliyetçi olduklarini söyleyen bir grup insan, Hüseyin'i çok sert elestirmis. "Halkimizin töresidir, halkimizin namusudur, karisma.Akilli ol!" demisler. Yani bu milliyetçiler "ithal odun" kökenli koltukdegneklerine karsi çikmak yerine , destek oluyor; ithal odunlu koltuk degneklerine harcanan milli geliri görmezden gelip, koltuk degnekçilerini içtenlikle savunuyorlarmis. Bu karisiklik, bu tezat, içinden çikilir gibi degilmis. "Böyle milliyetçilik olmaz! " diyerek susmus Hüseyin, bu yüzden topluma küsmüs ve içine kapanmis. "Harcayin paranizi , koltuk degnekçilerine, ithal odunlara, bana ne , para sizin, dürzüler " demis içinden. Soyutlamis kendini, koltuk degneklerini hiç düsünmemeye çalismis, sabahtan aksama dek bir kösede oturmus, degnekleri ellememek için.

Yürümemis, hareket etmemis.

Fakat töre de pesini birakmamis. Günlerden bir gün babasi ölmüs Hüseyin'in.Daha gözyasi kurumadan koltuk degnekçisi kapisina dikilmis alacakli gibi.Hüseyin artik koltuk degnekçilerinden hoslanmiyor, onlara sevgi ve saygi ileyaklasamiyormus. "Ne var ? " demis gelen degnekçiye.
"Basiniz sagolsun babaniz ölmüs."

"Sagol ama sen ne istiyorsun?"

"Tören gereklidir, koltuk degnekleriyle birlikte gömülecek, topluma iyi bir koltuk degnekli oldugu ilan edilecek, onlarin rizalari alinacak ve tören helvasi yapilacak" demis degnekçi. Hüseyin içinden küfrederek içeri girmis ve kapisini kapamis. "Doguyoruz koltuk degnegi, ölüyoruz koltuk degnegi, bu ne be! Hem de ithal degnek... Bu sömürü düzeninin içine edeyim ben" demis yine içinden. Isyanini disari yansitamamis. Çünkü ayipmis, hataymis, büyük günahmis. Bu konulari elestirmek bile hakaret sayilirmis. Babasinin töreninde yüzü çamur gibiymis Hüseyin'in. Bakislari sadece koltuk degnekçisinde degil, orada toplanmis her insanin koltuk degnegindeymis.

Düsmanca, kinle bakiyormus.

O günden sonra yine düsünür olmus Hüseyin. Saatler boyu düsünmüs. En sonundakendisinin bile ummadigi, önceden planlamadigi bir hareket yapmis.Koltugunda yavasça dogrulmus. Odanin ortasinda iki ayagi üzerinde durmus.Yillardir koltuk degnegi ile yürüdügünden zayiflamis kaslari vücudunu tasimakta zorlanmis. Dizleri titremis. Yine de dogrulmus, ayakta dimdik durmus. Bu yaptigindan ötürü gururlu, bir o kadar da heyecanliymis. Sevinç doluymus. Gözleri bir baska türlü parliyor, adeta sevinç gözyaslariyladoluyormus. Hüseyin bu halde odasinin kapisina bir tekme atarak açmis, evin ortasinda dikilmis. Ailesi saskinlikla donup kalmislar onu görünce. Oglu önce saskinlik, sonra da gururlu bir gülümsemeyle bakmis babasina.

"Asirlardir bizi mecbur ettikleri koltuk degnekleri meger koskoca birermavalmis, onlara hiç ihtiyacimiz yokmus" diye bagirmis Hüseyin. Ailesi sevinçle alkislamislar. Onlar da koltuk degneklerini atmislar. Bir sevgi Yumagi olusturup evin içinde zip zip ziplamislar, sarki söyleyip dansetmisler. Mahallede ve giderek tüm köyde duyulmasi kisa sürmüs bu olayin.Halk arasinda kulaktan kulaga Hüseyin'in ve ailesinin yaptiklari anlatilir olmus. Bazilari inanmamis ; "Yok canim olur mu öyle sey " demis.

Bazilari da

"Helal olsun" demis.
En sonunda tüm köy halki meydanda toplanip Hüseyin'inbir konusma yapmasini istemisler. Herkes merak ve heyecanli bir bekleyisiçindeymis. Öyle ya , koltuk degneksiz bir insan dosdogru yürüyemez, dimdikduramazmis. Ama Hüseyin farkliymis, nasil becerdiyse koltuk degneklerine ihtiyaç duymuyormus. Hemserilerinin karsisina yürüyerek gelmis ve önlerindedimdik durmus. Onlara hitaben söyle demis:

"Sizler beni çocuklugumdan beri tanirsiniz, iyi ve dogru bir insanim. Bir gün bu degerlerimi koltuk degneklerine degil kendi öz benligime borçlu oldugumu düsündüm. Koltuk degneklerini attim. Dosdogru yürüyebilecegime inandim, düzgün yürümemi bu degnekler saglamiyordu, ben zaten düzgün yürüyebiliyordum. Insanlarin kafalarindaki dogrulugu saglamadikça görsel nesnelerin, sembollerin hiçbir yarari yoktur. Özgür düsüncemize eger inanir ve istersek bizlere gerekli olan dogru yolu çizecektir." demis, ve

"Iyi insan olabilmek için , iffetli ve dürüst olabilmek için bunlara ihtiyacimiz yok." diyerek koltuk degneklerini köyün ortasinda yakmis. Halk arasinda bir ugultu yükselmis. Her kafadan bir ses çikiyormus. Hüseyin'i ilk alkislayanlar köyün gençleri olmus. Cosku içinde köyün içinde dans etmisler, hepsi de koltuk degneklerini atmis. Ama yaslilardan bazilari cesaret edememis. Bulanik gözlerle çevreye bakinmislar, bu yenilige uyum saglayamamislar. "Gereksiz bile olsa biz koltuk degneklerimize bagliyiz, asla onlarsiz bir hayat düsünemeyiz. Onlar olmadan bosluga düseriz" demisler.

Köy meydaninda yanan bir çift koltuk degneginin dumani süzüle süzüle koltuk degnekçilerinin burnuna gelmis. Bu onlar için bir felaketmis, onlarin sonu demekmis. Koltuk degnegi yoksa koltuk degnekçisinin de olmayacagini çok iyi biliyorlarmis. Aralarinda toplanti yapmislar. Odunlarin ithal edildigi diger ülkeye de haber uçurup yardim istemisler. Hüseyin o günden sonra vatanini turlamaya, köylere gidip konusmalar yapmaya baslamis. Her gittigi yerden ayrilirken ardinda koltuk degneklerini bir kenara atip danseden insanlar birakiyormus. Cosku tüm ülkeye hizla yayiliyormus. Insanlar Hüseyin'i kahraman ilan etmisler. Onun adina "reformist" demisler. Hüseyin'in karsi cevabi söyle olmus: "Ben koltuk egneklerini reforme etmedim, insanlarin kafalarina konmus tabulari yiktim, düsünmelerini sagladim , sonunda herkes kendi reformunu yapti. Bir toplumu degistirmek için tek bir tane reformist yetmez, her bireyin kendi çapinda birer reformist haline gelecegi mantik silsilesini yaratmak gerekir." demis.

Aslinda gerçek devrim koltuk degneklerini atmakla gerçeklesmis. Bunu da Hüseyin, önce kendisini reforme ederek saglamis. Hüseyin böylesine mutlu ve heyecanli ülke turlari atarken, koltuk degnekçileri onun hakkindaki kararlarini vermisler: "Öldürelim!" Yöneticiler onaylamis: "Öldürelim!" Dis ülke, yani odun ihracatçisi onaylamis : "Hemen adam gönderelim, siz elinizi bulastirmayin, biz öldürürüz!" Ve bir gün Hüseyin'i evinden çikarken öldürmüsler. Kötü haber çabuk yayilmis.Onun öldügüne insanlar inanmak istememis. Bir umutmus Hüseyin, bir coskuymus, bir mutlulukmus. Hüseyin'in ölümüne en çok gençler aglamis.

Alkislayanlar simdi suskunmus, baslari öne egikmis. Yurt genelinde yas ilan edilmis. Sessizlik hakimmis ülkede simdi. Sarkilar susmus, danslar bitmis. Yöneticiler çikip olayi siddetle kinamislar. "Böyle özgür fikirli insanlarin katledilmesi ülkeyi geriye götürür, terörü kiniyoruz. Serefimiz üzerine söz veririz ki katilleri yakalayacagiz. " demisler.

Ama ölen ölmüs, giden gitmis. Ates düstügü yeri yakmis. Hüseyin'in ailesinin boynu bükük kalmis. Hüseyin'e koltuk degnekli bir tören yapilmamis öldükten sonra. Ama ülkenin dört bir yanindan insanlar akin etmis köyüne. Onbinlerce kisi gelmis. Koltuk degnekleriyle gelmisler. Agir aksak ve bitkin yürümüsler. Hepsi agliyormus. Mumlar yakmislar. "Yigidim aslanim burda yatiyor" gibi içli türküler söylemisler. Agitlar yakmislar. Konusmalar yapilmis Hüseyin'in ardindan : "Ey gözü dönmüs katil, sunu bil ki biz bir ölür bin dogariz" denmis. Sonra onbinler yine koltuk degneklerine yaslanarak agir aksak ve bitkin; geldikleri yerlere dönmüsler. Hüseyin'in mezari basinda sadece oglu kalmis. Oglu oturup uzaklarabakiyormus.

Gözlerinde biriken gözyaslari hüznünü, isyanini yansitan mum alevi gibi titriyor ama; bir kagit parçasini burusturan yumrugu ve kenetlenmis disleri izin vermedigi için bir türlü akmiyormus. Sonunda ayagakalkmis; elindeki kagidi yere atarak uzaklara yürümüs.

Gidecegim buralardan
Gözyasim bu topraga akmayacak
Onlara tutkun degilim artik..
Koltuk degneklerimi yakin ardimdan.........!

Hiç yorum yok: